Uzm. Psikolojik Danışman Filiz Çetin
Bir dostunun yaşadığı kayıpta kim onu teselli etmek istemez? Çocuğunu üzgün gördüğünde hangi anne baba rahatsız hissetmez ve onu bu rahatsız edici durumdan kurtarmak istemez? ‘Üzülme’, ‘Ağlama’, ‘Hadi ama, güçlü olmalısın…’, ‘Hayat devam ediyor’. İşe yarayacağı düşünülen iyi niyetli ifadeler yalnızca anlaşılmamaya ve savunmaların artmasına neden oluyor. Bunun yerine yaşadığı üzüntüyü ya da kayıp duygusunu tanımak ve onaylamak nasıl olur?
Bazen oyun terapisine gelen çocukların ebeveynlerinin de ‘İyi eğlenceler’ diyerek çocuktan ayrıldıklarını görüyorum. Çocuğunun sıkıntısını oyun oynayarak, eğlenerek atabileceği beklentisinde olan anne babalar var. Oyun stresi azaltır ancak terapi eğlenceli mi olmalıdır? Çocuğun iç dünyasını, sıkıntılarını ve ihtiyaçlarını yansıtacağı bu süreç her zaman kolay ve eğlenceli geçmeyebilir. Bazı zamanlarda oyun odasından daha düşünceli, durgun ve kızgın ayrılabilirler. İşte o zamanlarda onu neşelendirmek ya da duygularını geçiştirmek yerine yaşadığını gördüğümü, duyduğumu ve anladığımı iletmek aramızdaki ilişkiyi güçlendiriyor. Eğitimci Parker Palmer, ‘İnsan ruhu öğüt almayı, tamir edilmeyi ya da kurtarılmayı istemiyor, yalnızca olduğu gibi şahitlik edilmeyi istiyor’ derken insanın yaşadığı üzüntü ya da kayıpla ilgili duygularının geçiştirilmesi değil, özünün görülmesinden, tanınmasından ve kabul edilmesinden bahsediyor. Yas sürecindeki zor duyguların sağlıklı şekilde ifadesi duyulmak ve anlaşılmakla mümkün olabilir.